Zamanın Kayıp Ruhunun Düşündürdükleri

Uzun süredir takip ettiğim teknoloji kanalı Teknoseyir ekibi dağılmış. Çok büyük olasılıkla da zamanı ayak uyduramayıp kapanacak. Patronu Levan Pekcan’ı çocukluğumda okurdum. Uzun ve dolu içerikler sunan, olabildiğince bağımsız ve tarafsız kalmaya çalışan bu kanalın YouTube’da dahi başarılı olmayarak kapanması beni kimi düşüncelere gark etti. Zaman ve değerler değişince, doğrularınız, ya da size doğru olarak belletilenler sizin kusurlarınıza dönüşüyor.

Ben çocukken, mütevazı olmanın, öne çıkmamanın, hiçbir şey için böbürlenmenin gerektiğini belletilirdi. Yıllar geçti, gençlik yıllarımızda rekabet fazla, siz kendinizi tanıtmazsanız kimse sizi bilemez dendi. Zamanla girişkenliğin ve dışa dönüklüğün yerini kendi reklamını yapmak aldı. Artık bir ürünün kendisi değil, sunuşu önemliydi. Sonra zaman biraz daha aktı. 30lara geldik, reklamın yerini, saldırgan reklamlar ve haksız rekabet aldı. Sussuzluk hiçbir şey, imaj her şeydi. (X ve Y kuşağı bu reklamı bilir.) Şimdiyse otuzlu yaşlardan kırka doğru yol alıyorum. İnsanların reklamlara dahi sabrı kalmadı. Müthiş bir bilgi kalabalığı ve akışı var. Neredeyse her şeyin bir muadili var. Artık tiktok da hayatımızda. Ne sessizlerin, ne dışa dönük pro sosyal kişilikerin, ne pazarlamacıların ne de kifayetsiz muhterislerin zamanındayız. İçerik ve nitelik de önemli değil. Dışa kaplanan paket ve zarf da vazgeçilmez değil. Sunulanın hangi piyasaya ulaştığı bile belki ikinci planda.

Kalabalık, hız, çokluk, bokluk, aşırı tüketim, aşırı çeşitlilik, bir alanda dahi bir ömürde bile özümsenemeyecek içerikler. Öyle bir ses kalabalığı oluşacak ki, ne kadar bağırsanız bağırın…. Biri duysa bile tam olarak dönüp bakamayacak. Şöyle bir kafasını çevirip geçecek. Sürekli dikkat çekmenin ve bu yolla sürekli tekrar ve tekrar kısa sürelerle tüketilmenin zamanındayız. Amaç artık pazarlamanın kendisi. Tüketilmeli ve sonra yeniden satışa konmalıyız. Youtube shorts videolar, titkok ne de olsa yeni medyamız.

Hızın kirliliğin, kuru kalabalıkların ve gürültünün çağında saray soytarılarının, şaklabanların hükümranlık devrine giriyoruz. Bilgelerse onların ziyafet sofrasındaki konsomatrisler olsa gerek. Bir zaman gelecek, soytarılara ve şaklabanlara da alışacağız. Sihirbazların büyüsü zaten kayıp. (Büyük anlatıların yapılarını söktük attık.) Peki ya zamanın ruhu? O bile ruhsuzlamış. Sonrası…

Yazım yanlışı varsa affola.

Yorum bırakın